Şerh Hukuk Blogu
Blog Yazısı12 dk

Hukuk Mesleklerine Giriş Sınavı Türkiye'de Hukuku Dönüştürebilir Mi?

H. Kaan Canan19 Haziran 2024

Hukuk mesleklerine giriş sınavı yönetmeliği yayınlandı. Artık hukuk mezunları mesleklerine dair sınavlara girmeden, stajlarına başlamadan evvel bir "teste" daha tabi tutulacaklar. Sınav, özellikle bu sınava girmek zorunda kalmayacak hukukçular tarafından çok zamandır istenen bir şeydi. Çünkü ülkemizde yirmi yıl önce 52 bin, on yıl önce 86 bin avukat varken, bugün 186 bin avukat var. Yılda 20 bin kişi hukuk fakültelerinden mezun oluyor. Sınavın çözmesi umulan sorun da bu fakülte enflasyonundan kaynaklanan "fazlalık".[1]

Sınav tamamıyla test sorularından oluşacak ve öğrenciler muhtemelen benzeri sınavlarda olduğu gibi çoğunlukla basit ezberi ölçen, kanunu inceleme imkanı olsa cevabı kolayca bulunabilecek, pek düşünme, muhakeme etme ihtiyacı hissettirmeyecek sorularla karşılaşacaklar. Yine de "eleme" amacı göz önüne alındığında sınavın faydasız olacağını söylemek güç, muhakkak birileri de bu sınava yeterince iyi hazırlanmayacak ve gereken 70 puanı alamayacaktır.

Benim dikkat çekmek istediğim soru ise bu sınavın doğru yapılandırıldığında hukuk eğitiminde ve uygulamasında çok daha köklü ve iyi bir değişime ön ayak olup olamayacağı.

İlan edilen haline dair en sık yapılan eleştirilerden biri fakültelerin dershaneleşeceği, yazılı sınavların yerini tamamen teste bırakacağı ve eğitim ezbere dayalı niteliksiz bir hale geleceği. Haksız bir çekince sayılmaz, ama ben yine de bir sınavın yazılı olmasının onu tek başına daha nitelikli yaptığı kabulüne itiraz etmek isterim. Bugün de fakültelerde yapılan birçok yazılı sınav ezbere dayalı halde. Elbette hukuk eğitimini ezberden tamamıyla koparmak mümkün değil, ama sınavın şekline ilişkin tartışmadan evvel belki bir şeyin zor olmasının onu nitelikli hale getirdiğine dair yaygın inancımızı da sorgulamamız gerekiyor. Demek istediğim, bakanlık bu sınavı test değil de yazılı yapsaydı muhtemelen karşımıza daha nitelikli bir sınav çıkmayacaktı, sadece belki daha zor bir sınav çıkacaktı. Üstelik bu sefer mecburen subjektif olacak değerlendirmelere dair bazı şüpheler de konuşulacaktı. Yılda 20 bin mezun verildiği düşünülünce, zaten bu sayı azaltılmadan sınavın testten başka şekilde yapılması düşünülemez. Bu kadar mezun için sınavı yazılı ya da sözlü yapacak akademik kadrolardan maalesef halen yoksunuz.

Fakat bu test sınav bir ilk aşama sınavı olarak kabul edilse ve kanunda yazan bilgilerin ötesinde, bir kısım muhakemeye mecbur bırakan nitelikli test sorularından oluşturulsa, ikinci aşamaya kalan adaylar için daha nitelikli bir değerlendirme mümkün olabilir. Bu halde ikinci aşama, yazılı sınav şeklinde tertip edilebilir. Bunu arzu ederken niyetim daha fazla öğrencinin elenmesini mümkün kılıp "piyasayı" rahatlatmak değil. Aksine, çokça ihtiyaç duyulan "savını gerekçelendirebilen hukukçu" ihtiyacının karşılanmasını sağlamak. Çünkü bu sınav, basit ezbere dayalı test haliyle hukuk eğitimini daha kötü bir hale getirip bir kısım hukuk fakültelerini dershaneye dönüştürebileceği gibi, olabildiğince nitelikli bir testten ibaret ilk aşamadan sonra yazılı ikinci bir aşama eklendiğinde eğitimi ve sonuç olarak hukuk uygulamasını daha nitelikli bir hale getirebilir. Çünkü bu halde savını yazılı olarak gerekçelendirmek mecburiyetinde kalacak olan öğrenci için eğitim sırasında hukuk metodolojisine verilecek önem artacak, benzer şekilde yazılı sınavlar ve ödevler yaygınlaşacaktır.

Hukuk eğitiminde öğrencinin aşina olması gereken iki önemli husus vardır[2]: Bunlardan ilki çoğunluğu fakültedeyken mecburen ezberlenen, meslek hayatında tecrübe ile pekişen alan bilgisidir. Alanların, ilgili düzenlemelerin kapsamı ve mantığı hakkında bu bilgiler ülkemizde takrir yöntemi ile derslerde işlenir. Herhalde öğretmekte, "belletmekte" en mahir olduğumuz husus bu. İkinci önemli husus ise bu bilginin problemli, açık olmayan durumlara uygulanmasıdır. Hukukçunun işi esasen burada başlar, bunun için yorum metotlarına, mantığa hakim olmak, argümanları temellendirebilmek gerekir. Hülasa, düşünmek, yani meseleye ve hatta gerektiğinde "ezberlenen" bilgiye, düzenlemeye eleştirel bakabilmek gerekir. Zannediyorum hukuk eğitimimizdeki en önemli eksiklik bu ikinci hususa dair öğrencinin kendini geliştirebilmesi için çok az imkan bulunmasıdır. En baştan, birçok fakültede hukuk metodolojisi dersi bulunmaz. Bulunsa dahi yazılı sınavlarda sorulan sorular dahi bu metot bilgisini kullanmaya çoğunlukla imkan vermez.[3]

Yazılı bir meslek sınavında değerlendirme usulüne itirazlar olabileceğini ifade etmiştim. Fakat doğru kurgulandığında, bu sistemde öğrenciden "gerekçeli" cevap beklenirken, elbette değerlendirmecilerden de "gerekçeli" bir değerlendirme beklenecektir. Zamanla bu sorulara ve iyi hazırlanmış cevaplarına dair öğretici bir veri havuzu da oluşacaktır. Yazılı sınavın olabildiğince objektif değerlendirilmesinin mümkün olması için Almanya'dakine benzer bir soru çözüm yöntemi de ortaya çıkacaktır. Bu her alanda sınav konusu problemin sistematik bir incelemesini mümkün kılar. Hem sınava girenlerin hem de değerlendirenlerin işi bu sayede kolaylaşacaktır. Sorunun ele alınma şeklinde dair ortak bir sistematik ortaya çıktıkça bu elbette fakülte eğitiminde de yaygınlaşacaktır. Üstelik bu sadece eğitime değil, bu eğitimden geçen hukuk uygulamacıları sayesinde uygulamaya da etki edecektir.

Sözün özü, öğrencilerin nihai hedefinin "meslek sınavını" geçmek olacağı bir sistemde vasat bir sınav elbette sistemi daha da yozlaştırabilir. Fakat nitelikli, iyi kurgulanmış bir sınav ise tam tersine, kendi haline bırakılsa belki on yıllar sürecek olan hukuk eğitimindeki ve uygulamasındaki "iyileşme" sürecini hayal edilemeyecek şekilde hızlandırabilir. Bu uğurda elbette daha fazla sese, tartışmaya ve çok katılımlı bir planlama sürecine ihtiyacımız var.

Hukuk Mesleklerine Giriş Sınavı Türkiye'de Hukuku Dönüştürebilir Mi? - Şerh Hukuk Blogu